tag:blogger.com,1999:blog-40925520142016845102024-02-02T10:09:45.885+03:00öğrenmek yaşamaktır.emilihttp://www.blogger.com/profile/06429534298795704812noreply@blogger.comBlogger79125tag:blogger.com,1999:blog-4092552014201684510.post-58038342808933113742014-05-30T12:17:00.001+03:002014-05-30T12:17:23.827+03:00Nasıl söyleniyor ?Benim acayip işime yarayan bir site <a href="http://tr.forvo.com/">forvo</a>. Ortamlarda pot kırmaya son artık. Hım bu da nasıl okunuyordu, şimdi ben bu desiguali nasıl söyleceğim dizaynıl mı şu mu bu mu derken yazıldığı gibi okunacağını öğreniyorsunuz. Ay şu yazarın adı da nasıl okunuyor diye düşünürken hemen bir tıkla doğru bilgi kulaklarınızda. Şiddetle tavsiye ederim efenim.emilihttp://www.blogger.com/profile/06429534298795704812noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-4092552014201684510.post-89858274028154163162014-05-29T10:13:00.002+03:002014-05-29T10:14:02.502+03:00Mermer<br />
İnsan bir yere gidince hemen oradaki tarihi yapıları, müzeleri görmek istiyor ama yanı başında duran yerleri hep es geçiyor. Ayasofya'da maalesef şimdiye kadar es geçtiğim yerlerden. Hafta sonu kendisinin gönlünü almaya gideceğim. Nedir ne değildir burası diye araştırırken şu eşsiz, şaşırtıcı bilgiye ulaştım. Meğerse mermer adı Marmara'dan geliyormuş. Ayasofya'da kullanılan beyaz mermerler Marmara Adası'ndaki mermer ocaklarında getirilmiş ve batı dillerindeki mermer sözcüğünün kökeni Marmara'ymış.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://www.milligazete.com.tr/img/Ayasofya_pakete_sigmadi.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://www.milligazete.com.tr/img/Ayasofya_pakete_sigmadi.jpg" height="158" width="320" /></a></div>
<br />emilihttp://www.blogger.com/profile/06429534298795704812noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4092552014201684510.post-40366623729247439582012-12-11T16:53:00.001+02:002012-12-11T16:53:42.899+02:00Çorba<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://static.ddmcdn.com/gif/soup-tips-1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="http://static.ddmcdn.com/gif/soup-tips-1.jpg" width="320" /></a></div>
Yemeğin olmazsa olmazıdır çorba. Eskiden pek sevmesemde şimdilerde çorbasız sofraya oturmuyorum. Kışın sıcacık bir çorbanın lezzeti bambaşkadır. Tadı olmayan brokolinin çorbası bile güzel oluyor. Sadece biraz limon ve karabibere ihtiyacı var, sonrası mmmmmmmmm :) Benden size tavsiye sevmediğiniz birşeye biraz limon sıkın tadı hemen güzelleşiyor.<br />
<br />
Evde yapılan çorbanın yerini tutmasada özellikle çalışanlar ve öğrenciler için hazır çorbalar hemen imdada yetişir. Her ne kadar zararlı olsalarda bazen zamandan tasarruf etmek için kullanıyoruz. Zamandan tasarruf dedim ama onunda başında karıştırarak beklemek gerekiyor, tasarruf bunun neresinde ! Tarhana çorbası hazır çorbanın anasıymış, evet düşününce çok doğru. Önceden hazırlanan tarhana belkide hazır çorbadan daha kısa sürede pişiyor ve daha lezzetli oluyor.<br />
<br />
Gelelim çorbanın isminin nereden geldiğine;<br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
<strong>Çorba kelimesinin kökeninin ise Farsça "tuzlu haşlama" anlamında kullanılan "shorba"dan geldiğini biliyor muydunuz?</strong></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
İyi beslenme anlamına gelen Sû ve Pô kelimelerinden türeyen çorba kelimesinin kökeni Sanskritçe'ye kadar dayanıyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://limonlukek.blogspot.com/2012/08/vazgecilmez-lezzet-corba.html">Kaynak</a> </div>
<br />emilihttp://www.blogger.com/profile/06429534298795704812noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-4092552014201684510.post-86133351077044089182012-09-21T09:48:00.000+03:002012-09-21T09:48:02.827+03:00HipnozHipnoz denilince ilk aklımıza gelen gözümüzün önünde, bunu takip et deyip sallanan bir saat olmalı. Sağa sola giden gözler trans hali ve parmak şıklamasıyla açılan gözler. Hipnoz, tedavi yöntemlerinden biri. Ne kadar faydalı bu konuda bir bilgim yok ama ilginç bir yöntem olduğu aşikar. Bir ara kardeşim üzerinde çalışmış ama başaramamıştım :)<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://static.ddmcdn.com/gif/hypnosis-intro.gif" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://static.ddmcdn.com/gif/hypnosis-intro.gif" /></a></div>
<br />
<br />
Gelelim bu ismin nerden geldiğine<br />
<br />
<span id="contextual"><i>Hypnos uyku tanrısı olarak tanınmıştır.
Kardeşi ölüm tanrısı olan Thanatos’tur. Anneleri gece (nyx) dir. Uyku
tanrısı çok eski dönemlerde Anadolu'da da yaşadıkları düşünülen
Kimmerler’in ( beyazperdede ve çizgi romanlarda canlandırılan Conan'ın
kavmi) yaşadıkları yerlerde ulu bir dağ eteğindeki büyük bir mağarada
yaşarmış. Burası loş, gürültüden uzak, dinlendirici bir yermiş. Mağara
çevresindeki bazı doğal bitkilerden yayılan gevşetici, rahatlatıcı ve
uyku getirici kokular geceleri buradan tüm dünyaya yayılarak insanların
uykusunu getirirmiş. İnsanlar da bu durumun sonucunda, günlük stres ve
yorgunluklarının vücutları üzerindeki olumsuz etkisini gideren , vücut
hücrelerini yenileyen , kendilerini güzel diyarlara götüren rüyalara
dalarlarmış. Bu mağaranın içinden akan bir yer altı suyunun sesi de
uyku tanrısını uyuturmuş. Mitolojiye göre tanrıça Hera Zeus ile
Çanakkale ili sınırlarımızda yer alan Kazdağı ( mitolojideki İda
dağı)nda aşk yapmak istemiş. Ancak Zeus Hera’ya karşı çok yakınlık
göstermemiş. Tanrılar arasında en kıdemlisi olup, sürekli olarak
çalışma temposu içinde olan Zeus ise Hera'yı pek dikkate almıyormuş.
Bunun üzerine Hera Hypnos'tan yardım istemiş. Hera Hypnos’a rüşvet
vererek ( rüşvetin ne olduğunu sormayın !) onu ikna etmiş. Hypnos
Zeus'u uyutmuş ve uykulu iken de Hera Zeusu ikna etmiş. O gün gönülsüz
olarak Hera'yla birlikte olan Zeus sonraları şiddetli geçimsizlik
sonucu evini ihmal etmiş, mutluluğu evi dışında aramaya başlamış. Sıkça
yaşadıkları tartışmalar çevrelerinin de huzurunu kaçırmış, Zeus başka
kadınlarla zaman geçirmiş, Ares adlı ( savaş tanrısı) şiddet yanlısı
bir çocukları olmuş ve dünya şiddetten, savaştan kurtulamamış.</i></span><br />
<div style="background-color: white; border: medium none; color: black; overflow: hidden; text-align: left; text-decoration: none;">
<br />Kaynak http://www.webhatti.com/mitoloji/89479-mitolojide-hypnos.html</div>
<div style="background-color: white; border: medium none; color: black; overflow: hidden; text-align: left; text-decoration: none;">
<br /></div>
<div style="background-color: white; border: medium none; color: black; overflow: hidden; text-align: left; text-decoration: none;">
<br /></div>
emilihttp://www.blogger.com/profile/06429534298795704812noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4092552014201684510.post-30827095118677939272012-07-19T11:39:00.000+03:002012-07-19T11:39:07.824+03:00Türkçe'deki bilgileri bitirdik İngilizce'ye geçtik sanmayın sakın. Burada evrensel bir şeyler yapmaya çalışıyoruz dimi ama... Efenim bu aralar Tumblr sayfalarına sarmış durumdayım, güzel, ilginç sayfalar keşfettim onlardan biri de <a href="http://dilinekurban.tumblr.com/">burası</a>. Buradan edindiğim bilgiye göre İngilizce'de ki "companion" sözcüğüyle ilgili; <br />
<br />
<em>Companion</em>, yani arkadaş/yoldaş sözcüğü, birlik/birleşme anlamındaki <em>com</em> ve ekmek anlamına gelen <em>panis</em> sözcüklerinden mürekkep…<br />
Birlikte ekmek yediğin, ve/veya ekmeğini paylaştığın insana arkadaş/dost deniyor.emilihttp://www.blogger.com/profile/06429534298795704812noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4092552014201684510.post-924808404063834182012-06-06T14:46:00.002+03:002012-06-06T14:46:57.458+03:00KolonyaBilgi yarışmalarını pek severim, belki bir gün bende katılır, ağzımın payını veya güzel bir para alırım kimbilir.<br />
<br />Plaka diye bir yarışma programı varmış, ne kadardır var bilmiyorum ilk defa geçen gün izledim. İdare eder diyebiliriz. Oradan edindiğim ilginç bilgi ise kolonyanın adının Köln'ün eski adı olmasıymış. Burada icat edildiğinden şehrin isme verilmiş. "Eau de cologne" "Köln suyu" demekmiş.<br />
<br />
İlk geliştirildiği yıllarda tıbbi amaçla kullanılan kolonya, ferahlatıcı özelliğinden dolayı rağbet gördüğünden sindirim sistemi rahatsızlıklarında şeker üzerine damlatılarak alınıyor ya da şaraba katılarak içiliyormuş.<br />
<br />
Kolonya sürüldükten sonra ferahlama hissedilmesinin sebebi, içindeki etil alkolün uçucu olması ve buharlaşırken vücut ısısını da beraberinde götürmesiymiş.<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjAIdBxAGTLGRC4TJ3PvEjJtjTmRBlLQ6Jmn8PS9S83InhYmGbZUOaNo8Py9SteW63TfdL8wI5awcGNHIpY5VondM5PXshFhpsaMv-blK7CkYCfqNXpLH0ZcaokLDkEO7zL_WUnMdUpExkI/s400/kolonya.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjAIdBxAGTLGRC4TJ3PvEjJtjTmRBlLQ6Jmn8PS9S83InhYmGbZUOaNo8Py9SteW63TfdL8wI5awcGNHIpY5VondM5PXshFhpsaMv-blK7CkYCfqNXpLH0ZcaokLDkEO7zL_WUnMdUpExkI/s400/kolonya.jpg" /></a></div>
emilihttp://www.blogger.com/profile/06429534298795704812noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-4092552014201684510.post-81230608000041768482012-05-02T13:02:00.001+03:002012-05-02T13:02:24.324+03:00Neandertal ve Linç<b>Neandertal</b>, günümüzden 50-60 bin yıl kadar evvel, Dördüncü Buz Çağı'nda yaşadığı kaydedilen, insana epey benzeyen yaratık. Neden neandertal mi ? - Almanya'da Neander Vadisi civarında bulunduğu için Neandertal adı verilmiştir.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://www.nationalgeographic.com.tr/ngm/0810/images/konu_buyuk_1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="http://www.nationalgeographic.com.tr/ngm/0810/images/konu_buyuk_1.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
<b>Linç </b>sözcüğü, 1742-1820 yılları arasında yaşamış bir yüzbaşının, William Lynch'in adından geliyor. Pittsylvania'da yargıçlık yapan Lynch, bölgedeki haydutları nizami yollarla suçtan uzak tutmak mümkün olmayınca yeni bir yöntem geliştirdi: Çevresine topladığı silahlı adamlarla birlikte izini sürdüğü ve ele geçirdiği çapulcuları ışık hızıyla yargılayarak oracıkta "linç" ediyordu. Böylece iyi bir şey için olmasa da tarihe ismini kazıttı.<br />
<br />
Kaynak, Dublörün Dilemması (Murat Menteş)emilihttp://www.blogger.com/profile/06429534298795704812noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4092552014201684510.post-5452786135554475952012-02-08T14:53:00.000+02:002012-02-08T14:53:10.086+02:00Nasıl uyuyorsunuz ?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://m.friendfeed-media.com/b01bc95d889d6b0268c8c8e91661a57e843f00de" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://m.friendfeed-media.com/b01bc95d889d6b0268c8c8e91661a57e843f00de" width="320" /></a></div>Ben genelde 6 ve 9'u kullanıyorum. Aslında en sevdiğim 4 ama yüzümü kırıştırdığı için acil durumlar dışında kullanmıyorum :) Kardeşim ise tam tamına 10'daki gibi uyuyor. Nasıl nefes alıyor şaşıyorum.<br />
<br />
Asıl mevzumuz ideal yatış şekli.<br />
<br />
Takvim yaprağından edindiğim bilgiye göre en ideali 9 numaraymış.Bir yerde daha okumuştum şimdi hatırladım, organlar en iyi 9'da rahat ediyorlarmış.<br />
Gece yatarken karnımızın üşümemesi için tek çare yana yatıp dizleri büzmektir.Pek çok kişinin sabah yatakten mide bulantısı,karın ağrısıyla kalkmasının sebebi ,gece karnını soğuktan koruyamamasıdır.<br />
Bu şekilde yatınca karın kasları gevşer,gerginliği azalır.Yattığımız zaman midemiz dolu bile olsa,sağa yattığımız için solda bulunan kalbimizideki baskı azalır,kalbe rahat açılma kapanma imkanı tanınmış olur. Bağırsak gazlarımız harekete geçer,gerginliğimiz azalmış olur.<br />
<br />
İyi uykular :)emilihttp://www.blogger.com/profile/06429534298795704812noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-4092552014201684510.post-11961033899085180012011-12-13T17:36:00.000+02:002011-12-13T17:36:33.476+02:00Kan bağışı<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://www.kizilay.org.tr/sresimler/1226750260_3.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://www.kizilay.org.tr/sresimler/1226750260_3.jpg" width="266" /></a></div>Kana ihtiyacı olan bir hasta için seve seve gittim kanımı verdim. Şifa olsun inşallah diyorum. Bu güzel yardımdan öğrendiğim şey ise pamuğu iğne yapılan yere sıkıca bastırıp tutmak gerekmesi.Yoksa benim gibi günlerdir geçmeyen bir morartıya sahip olursunuz. Bunu da hemşireden değil annemden öğrendim :)<br />
<br />
Önce sağ kolunuzdan numune alıp kan değerlerinize bakıyorlar eğer uygunsa diğer kolunuzdan alım yapıyorlar.Yaklaşık yarım saat sürüyor. <br />
<br />
Kanı, Çapa Kan Merkezi'nde verdim. Görevliler oldukça nazikti öyle ki sorduğum sorulara gayet insani cevaplar verdiler. Oysa ki devlet hastanelerinde bu tür insani davranışlarla karşılaşmak mucize gibi birşeydir. Kanı verdikten sonra bir süre dinleniyorsunuz daha sonra içi çokoprens ve soda dolu bir odaya gidip,istediğiniz gibi yiyip içiyorsunuz :) <br />
<br />
<b> Kan vermenin faydaları</b><br />
<br />
1- Verdiğiniz kanın yerine,hemen vücuttan genç hücreler dolaşımına katıldığı için, kan bağışçısı daha dinç ve canlı olur.<br />
<br />
2-Kanınızdaki yüksek yağ oranı düşürür<br />
<br />
3-Kan bağışı kalp krizi ihtimalini yüzde %90 azaltır.<br />
<br />
4-Kan bağışlayan kişide baş ağrısı, stres, yüksek tansiyon, yorgunluk gibi rahatsızlıkların giderilmesinde çok büyük katkısı olur.<br />
<br />
5-Her kan bağışında bulunduğunuz zaman; AIDS , Hepatit B , Hepatit C , Sifiliz gibi Kan grubu taramasından ücretsiz olarak yararlanmış olur.<br />
<br />
6-Trafik kazasında yaralanan bir kimsenin, kan uyuşmazlığı olan bir bebeğin, kan bulunmazsa ölecek bir hastanın sizin verdiğiniz kanla kurtulmasının, size verdiği manevi duygu ölçüsüzdür. Bağışınız çok insancıl ve onurlu bir davranıştır.<br />
<br />
7-Sürekli ve düzenli kan bağışlayanlara:<br />
10 bağışta Bronz Madalya<br />
25 bağışta Gümüş Madalya<br />
35 bağışta Altın Madalya<br />
40 bağışta Plaket verilerek taltif edilir.<br />
<br />
8-Kan bağışında bulunanlara KAN SİGORTA KARTI tahsis edilir. Bu kart gerçekleşmesini arzu etmediğimiz acil kan ihtiyaçlarında size ve soyadınızı taşıyan tüm yakınlarınıza tüm Kızılay Kan Merkezlerinden azami öncelikli kan alma ve sosyal güvencesi olmayanlar için ücretsiz kan temin edilmede kullanılır.emilihttp://www.blogger.com/profile/06429534298795704812noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4092552014201684510.post-30471507358126501692011-12-01T08:49:00.003+02:002011-12-01T08:50:15.296+02:00Kavun RadyoMüzik yaşamımın ayrılmaz bir parçası. Maalesef ne sesim bir kargadan daha güzel ne de en ufak bir müzik aleti bile çalacak kadar yetenekliyim. Ben sadece iyi bir dinleyici olmaya çalışıyorum. Güzel olan herşeyi tarz ayırt etmeden dinlerim. Bu nedenle zaman zaman Bülent Ersoy bile dinlerken bulabilirsiniz beni. Hele bir doğum günüm bana geldiğin gün vardır ki beni benden alır. Eski şarkıları da severim,yaş ilerleyince galiba insan eskileri daha çok sevmeye başlıyor. Maalesef ben de o dönemlerdeyim , anladım ki bundan kaçış yok :)<br />
<br />
İşyerimde bilgisayarımı mp3 ile doldurmak istemediğimden ve de ne çalacağını bilmeden dinlemenin daha zevkli olduğunu düşündüğümden online müzik dinleme sitelerini seviyorum. Hele ki playlist kendiliğinden çalıyorsan tadından yenmez oluyor. Uzun süredir mynet kavun radyo dinliyorum. Birkaç radyo seçeneği var, ben bu aralar nostaljiyi dinliyorum. Tavsiye ederim efendim kulaklarınızın pası silinsin :)<br />
<br />
<b><a href="http://kavun.mynet.com/#%7Cradyoanasayfa">Kavun radyo</a></b>emilihttp://www.blogger.com/profile/06429534298795704812noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4092552014201684510.post-34779876778777419732011-07-27T17:00:00.000+03:002011-07-27T17:00:12.933+03:007 Köşeli şapkaTrt1'de ki Gez Göz Arpacık bu hafta Elazığ'daydı.Bekir Develi'nin sunumuyla gayet eğlenceli olan program izlenmeye değer. Bu tarz programları sevenlere tavsiye ederim. Elazığ'ın 3-5-7- köşeli şapkaları meşhurmuş ve her köşenin de bir anlamı varmış.7 köşeli şapkanın bir köşesinin “vatanseverlik, bir köşesinin “misafirperverlik”, bir köşesinin “yardımseverlik”, bir köşesi de “inanç ve iman”, bir köşesinin “mertlik” ve son köşenin de “alçak gönüllülükmüş. Şimdi bunu bilen kişi hiç 3 köşeli şapka takar mı :)<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://photos-h.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc4/64330_154999881199505_130381490328011_322016_6101150_a.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://photos-h.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc4/64330_154999881199505_130381490328011_322016_6101150_a.jpg" /></a></div>emilihttp://www.blogger.com/profile/06429534298795704812noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4092552014201684510.post-29083919536502024822011-07-06T14:14:00.000+03:002011-07-06T14:14:44.863+03:00MasaüstümOkuduğu kitaplar,dinlediği müzikler,izlediği filmler karşımızdaki kişi hakkında fikir sahibi olmamızı sağlar. Tabii bir de burcu. İlk sorduğum soru burcun ne oluyor genelde. Her ne kadar klişe bir soru gibi gelse de aslında insan hakkında ipucu veren önemli bir cevaptır. Tabii ipucunun hemen ardından önyargıda gelir. Hımm demek oğlaksın,onlar biraz cimri olur ama sıcakkanlıdırlar. Boğa mı ? çok severim boğaları çok inatçıdırlar ama dosttur,candır. Akrep mi :) sokar onlar sokar.(Evet kaşınanı kaşırım efenim,tecrübelerle sabittir :))<br />
<br />
Bir de bilgisayar duvar kağıtlarımız vardır,hakkımızda ipucu veren. Onlar daha çok ruh halimizin ipucunu veriyorlar galiba. Tatil telaşında hemen güzel bir deniz,kum,güneş resmi seçebiliriz ya da mutsuzken karamsar sonbahar resimleri. Bazen de arkadaşlarımızla güzel anlarımızı koyarız.Sürekli değişir bu resimler,bazen içimizi açar bazen de kapatır.<br />
<br />
İnsanı tanımak düşüncesinden yola çıkıldığını sandığım güzel bir siteye rastladım.<a href="http://masaustum.blogspot.com/">Masaüstüm</a>, buraya masa üstü resimlerinizi yollayabilir ve diğerlerinin resimlerine bakabilirsiniz. Benimki henüz yayınlanmadı sizlerle buradan paylaşayım.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNDHlQjnczE_zbOfIP4JSbvUcx637Km3mrCplVRsRKZ2jU3QF_uB1t6FbjTBxtZMcTx-OC1nu3CaaG5InASxbHL3rVJ1i6yCUEltTB6oX5nBGO8TvL19Ddw8pE_B9RCDugBKA3WOmYV1b5/s1600/emili.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNDHlQjnczE_zbOfIP4JSbvUcx637Km3mrCplVRsRKZ2jU3QF_uB1t6FbjTBxtZMcTx-OC1nu3CaaG5InASxbHL3rVJ1i6yCUEltTB6oX5nBGO8TvL19Ddw8pE_B9RCDugBKA3WOmYV1b5/s320/emili.JPG" width="320" /></a></div>emilihttp://www.blogger.com/profile/06429534298795704812noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-4092552014201684510.post-14093415795760287542011-05-04T16:34:00.001+03:002011-05-04T16:35:55.092+03:00At gözlüğüWipeout,özellikle babamın kahkahalarla izlediği eğlenceli, yarışma gibi gözüken ama bence esprileri yarışmayı geçen bir program. Asuman Krause'in sempatikliği ve komikliği, Orhan Ayhan'ın ilginç esprileriyle gülmek için izlenebilecek bir program çıkmış ortaya. Evet sevgili bilgi sevdalıları programımızı kısaca tanıtıp reklamını yaptıktan sonra buradan öğrendiğim engin bilgiye geçmek istiyorum.<br />
<br />
At gözlüğü ; dar görüşlü,sabit fikirli kişileri tanımlamak için kullandığımız güzide bir deyimimizdir.Gerçek anlamına gelince de ;atlar yakın veya uzakta olduğunu kavrayamazlar. Nesneleri neredeyse iki misli büyük gören at tehlikeyi olduğundan daha yakındaymış gibi algılar. Bu nedenle de sürekli endişe içindedir. Yarış atlarına koşu sırasında yandaki hemcinslerinden ürkmemeleri için yan taraflarını görmelerini engelleyecek gözlükler konulurken at arabalarını çekenlere sadece önlerini görmeleri, diğer yönlerde olan hareketlerden etkilenmemeleri için gözlük takılır. Yani at gözlüğü ile bakmak insan için olumlu bir davranış değildir ama atlar için durum farklıdır.<br />
<br />
At demişken aklıma geldi , birde yılkı atı vardır. Küçükken arkadaşımın annesi bize yılkı atı gibisiniz derdi. Biz ne demek istediğini anlamazdık,bir gün elime yılkı atı diye bir hikaye kitabı çıktı,merakla okudum ve Yılkı atı olduğumuz için çok mutlu oldum. Yılkı atı; yabani, kimseye ihtiyaç duymadan başının çaresine bakabilen,ehlileştirilemeyen at demektir. O benim evet :) <br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://www.resimmax.com/data/media/60/www.resimmax.com_at_resimleri_005.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="http://www.resimmax.com/data/media/60/www.resimmax.com_at_resimleri_005.jpg" width="320" /></a></div>emilihttp://www.blogger.com/profile/06429534298795704812noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4092552014201684510.post-21563706212855695152011-04-25T10:25:00.000+03:002011-04-25T10:25:59.577+03:00Happy Birthday To YouYıllardır her ülkenin kendi diline çevirerek veya ingilizce haliyle doğumgünlerinde söylediği bu şarkının da bir mazisi varmış. Bakınız,alt satır...<br />
<br />
Dünyada şimdiye kadar en çok söylenmiş, halen de söylenmekte olan şarkı hangisidir diye sorulsa hemen akla gelmeyebilir. Bu şarkı herkes tarafından çok tanıdık, müziği ezbere bilinen bir şarkıdır. 'İyi ki doğdun -isim-' veya 'mutlu yıllar sana' şeklinde söylenen doğum günü şarkısı. <br />
Bu şarkı yaratılırken doğum günlerinde söyleneceği kimsenin aklına gelmemişti. 1893'de ABD'de, Kentucky'de öğretmen iki kız kardeşin, öğrencilerinin sabahları söylemeleri için besteledikleri bu şarkının orijinal adı da 'Good Morning to All' yani 'Herkese Günaydın' idi. <br />
<br />
Kardeşlerden şarkının müziğini yapan Mildred Hill aynı zamanda kiliselerde org, konserlerde piyano çalıyordu. Şarkının sözlerini ise Mildred'in dokuz yaş küçük kız kardeşi Patty yazmıştı. Mildred 1916'da 57 yaşında öldükten birkaç yıl sonra bestelediği şarkı 'Happy Birthday' (Mutlu doğum günü) adı altında söylenmeye başlanacaktı. <br />
<br />
Hill kardeşler şarkının telif haklarını 1893 yılında almışlardı. Ancak Robert Coleman isimli biri, şarkının bestesini kullanarak sözlerini 'Happy birthday to you' olarak değiştirdi. Şarkı zaman içinde o kadar yayıldı ki bestecileri bile unutuldu. <br />
<br />
Ne zaman şarkı doğum günü formatında Broadway'de, bir müzikalde kullanılmaya başlandı, o güne kadar sesi çıkmayan üçüncü kardeş Jessica mahkemeye başvurdu. Bestenin gerçekten kendilerine ait olduğunu ispat etti ve şarkının tüm haklarına ailesinin sahip olmasını sağladı.<br />
Bundan böyle şarkının ticari amaçla kullanıldığı her yerde Hill ailesine telif hakkı ödenmesi gerekecekti. Bu haber tüm dünyayı şok etti. Telefonla yarım milyon insana doğum günlerinde melodiyi dinleten tanıtım ve pazarlama şirketleri bundan vazgeçtiler, müzikaller bu parçayı ya repertuarlarından çıkarttılar ya da şarkı şeklinde değil de düz okuma veya şiir şeklinde söylettiler. <br />
<br />
Onlar telif hakkı ödememek için yollar ararken Dr. Patty Hill, 78 yaşında, uzun bir hastalıktan sonra ama şarkısının dünya çapında bir doğum günü adeti olduğunu gördükten sonra öldü. <br />
<br />
Günümüzde bu şarkının telif hakkı Warner/Chappel Müzik Şirketi'ne geçmiştir. Ticari amaçla kullanıldığı her yerde şirkete ödeme yapma zorunluluğu vardır. Bu miktarın yılda l milyon dolara yakın olduğu tahmin edilmektedir. Doğum günü kutlayacakların bilgilerine sunulur.emilihttp://www.blogger.com/profile/06429534298795704812noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4092552014201684510.post-47747259595311620942011-04-05T10:25:00.002+03:002011-04-05T10:25:28.267+03:00İstanbul otobüsünü seçiyorSadık bir morsever olarak hemen rengimi seçtim :)<br />
<br />
http://www.istanbulotobusrenginiseciyor.com/emilihttp://www.blogger.com/profile/06429534298795704812noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4092552014201684510.post-21654927863203802292011-01-24T17:47:00.001+02:002011-01-24T17:48:02.113+02:00Tükenmez KalemHatırlıyorum da ilkokul sıralarındayken tükenmez kalem kullanmamız yasaktı ve kullanabileceğimiz günü iple çekerdik. Tabii o zamanlar bir gün kurşun kalem kullanmayı özleyeceğimiz aklımıza gelmezdi,gelmedi. Ben küçük harf ve kurşun kalem severim.Ve gerekmedikçe de tükenemez kalem kullanmaz,kurşun kalemle not alır,yazarım.<br />
<br />
Gelelim tükenmez kalemin icadına.Her icatta olduğu gibi bu icadımız da ihtiyaçlardan doğmuş.Macar heykeltraş,ressam ve yazar olan Ladislao Biro aynı zamanda düzeltmendir ve sık sık biten kaleminden şikayetçidir.Bunun üzerine kimyacı kardeşiyle birlikte tükenmeyen kalem yapmaya karar verirler.<br />
<br />
1930’ların başında, kimyacı kardeşi Georg ile birlikte tekrar tekrar mürekkep doldurma ihtiyacı olmayan ve sayfaları bulaştırmayacak bir kalem yapmak üzere deneylere başladılar.<br />
Biro fark etti ki gazete basımında kullanılan mürekkep çabucak kuruyor, sayfayı ıslak ya da bulaşık bırakmıyordu. Aynı tip mürekkebi kullanacak bir kalem yapmaya karar verdi. Kalemin ucunu bu koyu mürekkebin akabileceği şekilde tasarladı. Bunu, kalemin ucuna minik bir top koyarak başardı. Kalem kağıt üzerinde hareket ettikçe top dönüyor, kalemin içinden aldığı mürekkebi kontrollü bir şekilde kağıda ulaştırıyordu. Aslında bu özelliğin patenti, 1888 yılında deriyi işaretlemeye yarayan bir ürün için, John J. Loud tarafından alınmıştı. Ancak ticari olarak uygulamaya sokulamamıştı. Laszlo Biro tükenmez kalemin patentini 1938 yılında aldı.<br />
<br />
1943 yılında iki kardeş Arjantin’e taşınarak buluşlarını finanse etmeye istekli bir yatırımcı buldular. Tükenmez kalemlerini Birome adı altında Arjantin’de pazarlamaya başladılar. Bir süre sonra, İngiltere’de Kraliyet Hava Kuvvetlerine kalem sağlayan bir fabrika açtılar.<br />
Ancak yağmur altında yazabilme özelliğini kazandıktan sonra tükenmez kalemi halka pazarladılar. İlk 5000 müşteriye yağmur altında yapılan tanıtımdan birkaç yıl sonra şirket, BIC Corporation tarafından satın alındı ve tükenmez kalemin hikayesi günümüze ulaştı. <br />
<br />
Acaba büro ismide Biro'dan kalmış olabilir mi? Bu da bir sonraki bilgimize kalsın :)emilihttp://www.blogger.com/profile/06429534298795704812noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-4092552014201684510.post-65943225566320088232010-11-30T16:01:00.000+02:002010-11-30T16:01:30.238+02:00AtlıkarıncaSunay Akın'dan...<br />
<br />
Bir atlıkarınca görmek, günün tüm yorgunluğunu alır yüreklerden; en suratsız, en karamsar insanı bile güldürür. İstanbul akşamında ışıldayan atlıkarınca, gece gezmesine gitmek için hazırlanan bir kadının kulağına taktığı küpe gibidir; o denli zarif, o denli ışıl ışıl… Atlıkarıncanın İstanbul’da boy gösterdiği ilk günlerde adı ‘atlı karaca’ydı. Bunun nedeni, bir at ile bir karacanın yan yana oluşuydu. Erkek çocukların ata, kız çocukların ise karacaya binmesi düşünülmüştü. Ne var ki kız çocuklar da ata binmek isteyince karacalar kaldırıldı ve yerlerine at konuldu. Böylelikle atlı karaca ‘atlıkarınca’ya döndü!.. <br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/d/de/Atl%C4%B1_kar%C4%B1nca.jpg/800px-Atl%C4%B1_kar%C4%B1nca.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" ox="true" src="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/d/de/Atl%C4%B1_kar%C4%B1nca.jpg/800px-Atl%C4%B1_kar%C4%B1nca.jpg" width="320" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div>emilihttp://www.blogger.com/profile/06429534298795704812noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4092552014201684510.post-2213202994625565932010-10-25T15:15:00.001+03:002010-10-25T15:19:10.702+03:00Panorama 1453 MüzesiHayatımıza renk katmak ve zamanımızı faydalı bir şekilde değerlendirmek için birkaç arkadaş her hafta bir müzeyi gezmeye karar verdik.Bu haftaki durağımız Topkapı'da ki Panorama 1453 Fetih Müzesi oldu.<br />
<br />
Müze dediğime bakmayın,sanki bir dünyanın içerisine giriyorsunuz.Müze küçük ve ziyaretçi sayısıda fazla olunca,içerdekiler çıkınca yeni ziyaretçileri alıyorlar.Biz de heyecanla girmeyi bekliyorduk.Merdivenlerin başında beklerken Fatih Sultan Mehmet ve fetihle ilgili yazıları okuyorduk.Merdivenden yukarısı baya karanlık duruyordu..Hani sinema salonuna girerken karanlık bir koridordan geçersiniz ya aynen öyle gözüküyordu.Ama sonradan anladık ki hiçbir şey göründüğü gibi değil.Dışardan bakmak başka,içinde olmak başka şeymiş.(Felsefi sözlere dikkat lütfen :)) <br />
<br />
Merdivenlerde çıkınca tam ne olduğunu seçemeden,eliniz güneş gözlüğünüzü ararken bir de bakıyorsunuz ki ne güneşi ! kapalı alandasınız.Güneş sandığınız şey ise panoramik bir resim ve sanırım ışıkla aydınlatılmış.<br />
Zaten müzenin tanıtımında ; ziyaretçiler ilk 10 saniye şaşırıp kalıyor diyor ve aynen böyle de oluyor.<br />
Müze çok küçük 15 dakikada gezilmesi gerekiyor.Ve genelde okullar geldiği için fazla kalabalık ve gürültülü.İstanbul'un fethinde bile belki bu kadar ses,kargaşa yoktur :) İnsan hiç çocuk olmamış gibi büyünce hemen de söyleniyor bu çocuklara.Biraz sessiz olun,hişşttt diye.Yaşlandık mı ne :) <br />
<br />
Müzenin çok güzel resimlerini çektim,en kısa zamanda paylaşacağım.<br />
<br />
Müze kart geçmiyor.Giriş ücreti 5 tl,öğrenci içinde 3 tl.Ayrıca sesli anlatım var o da 5 tl.Biz almadık ama siz alın ve anlatımı da dinleyin.Daha zevkli olur.<br />
<br />
<br />
Müzenin sitesindeki tanıtım <br />
<br />
Burada İstanbul'un fethine yeniden tanık olacak ve kente giriliş anını neredeyse aynen yaşayacaksınız. Macar topçu ustası Urban'ın döktüğü toplara dokunup Kostantinopolis'in surlarına doğru onların patlamalarına şahit olacaksınız. Sultan II. Mehmed'in binlerce askerinin tekbir seslerini ve Mehter Marşı'nı duyup, belki de eşlik edeceksiniz. <br />
Panorama’nın kalbi olan resim, 38 metre çaplı bir yarım küre üzerine yapılmıştır. Yarım kürenin iç yüzeyini kaplayan resim, 2350 m2 olup, resimle ziyaretçi platformu arasındaki 650 m2'lik 3 boyutlu objeler platformuyla birlikte, toplam 3000 m2'lik dev bir büyüklüğe ulaşmakta ve ziyaretçiyi her yönden kuşatmaktadır.<br />
Müzenin, panoramik resim ile ilgili çalışmalarına 2005 yılında başlanmış, 2008 yılında tamamlanmıştır. Bu çalışma 8 sanatçı tarafından yapılmıştır. Resimde 10.000 figür çizimi vardır.<br />
Çerçevesi ve sınırı olan bir resim, ne kadar derinlik ve üç boyut duygusu uyandırırsa uyandırsın çerçevesini ya da sınırını görebiliyorsanız, onun sizden ne kadar uzakta asılı olduğunu anlarsınız. “İSTANBUL 1453 Panoramik Müzesi”ndeki çalışmada resmin bittiği yer diye bir şey olmadığı için, resme bakan kişi optik alışkanlıklarıyla eserin gerçek boyutlarını kavrayamayacaktır. İzleyici, platforma çıktığı anda 10 saniye kadar sürecek bir şok yaşamaktadır. Bu durum, resmin gerçekliğini ve boyutlarını kavramayı sağlayacak referanslar, başlangıç ve bitiş gibi dayanak noktaları bulamamanın şaşkınlığıdır. Burası insana, kapalı bir mekâna girildiği halde, bir şekilde tekrar üç boyutlu dış mekâna çıkılmış duygusunu yaşatmaktadır.<br />
<br />
<a href="http://www.panoramikmuze.com/">http://www.panoramikmuze.com/</a>emilihttp://www.blogger.com/profile/06429534298795704812noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-4092552014201684510.post-59655000704363524022010-10-22T16:43:00.002+03:002010-10-22T16:43:42.515+03:00Mantık oyunlarıReçetenize zihin açıcı,sıkıntı giderici,dert tasa unutturucu bir kitap yazıyorum.Edininiz lütfen :)<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://static.ideefixe.com/images/336/336606_2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" nx="true" src="http://static.ideefixe.com/images/336/336606_2.jpg" width="234" /></a></div>emilihttp://www.blogger.com/profile/06429534298795704812noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4092552014201684510.post-39785295248056890992010-10-21T09:27:00.000+03:002010-10-21T09:27:55.632+03:00Yahya Kemal Beyatlı ve Nazım Hikmet<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://www.hafif.org/imaj/Racine/spm-a1861.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" ex="true" height="320" src="http://www.hafif.org/imaj/Racine/spm-a1861.jpg" width="240" /></a></div><br />
<br />
Yahya Kemal Beyatlı,Celile Hanım'a tutkundur,aşıktır ama onların aşkı mutlulukla sonlanmayacak bir aşktır.Yahya Kemal evlenmeye bir türlü yanaşmaz.<br />
<br />
Celile Hanım,sevdiği adamdan aldığı son mektuptan sonra ülkesini terkedip Paris'e yerleşir.<br />
<br />
Celile Hanım,Nazım Hikmet'in annesi,Yahya Kemal'de hocasıdır.Yahya Kemal'in, bir gün pardesüsünün cebinde eline bir kağıt takılır.Kağıtta,"Hocam olarak girdiğiniz bu eve babam olarak giremezsiniz" yazmaktadır.Celile Hanım'ın bu mektuptan asla haberi olmaz.Ve aldığı son mektupla ülkesini terkeder.<br />
<br />
Yahya Kemal'in meşhur şiiri sessiz gemi aslında bu aşk için yazılmış.<br />
<br />
<strong>Sessiz Gemi</strong><br />
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,<br />
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.<br />
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;<br />
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.<br />
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,<br />
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.<br />
Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu.<br />
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.<br />
<br />
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;<br />
Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler.<br />
Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden.<br />
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden<br />
<br />
Yahya Kemal hiç evlenmez.Öldüğünde evraklarının içinden iki kurmuş çiçek yaprağı olan bir zarf bulunur.Üzerinde "Bu zarfın içindeki hatıra,19 Ağustos 1930'da Sirkeci garında gece saat 10'da veda ettiğim aziz bir kadının göğsündeki çiçektendir.Koparıp verdiği bu iki yaprağı daima muhafaza edeceğim." yazmaktadır. <br />
<br />
<a href="http://sufi-saja.blogspot.com/2010/10/celile.html">kaynak</a>emilihttp://www.blogger.com/profile/06429534298795704812noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4092552014201684510.post-32670998399963365422010-10-12T17:49:00.000+03:002010-10-12T17:49:42.067+03:00Gap Notları (3)Asur Mahkemesi<br />
<br />
Asur mahkemesinde haklı taraf bulunamadıysa her iki taraf sala bindirilip Fırat nehrine atılırmış.Hangi taraf haklıysa Fırat onu sağ bırakırmış.<br />
<br />
Fırat haklıyı buluyor muydu acaba ? <br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://www.hakkindabilginedir.com/resimler/firat%20nehri.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" ex="true" height="240" src="http://www.hakkindabilginedir.com/resimler/firat%20nehri.jpg" width="320" /></a></div> emilihttp://www.blogger.com/profile/06429534298795704812noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4092552014201684510.post-29650502668549651762010-10-11T15:26:00.000+03:002010-10-11T15:26:48.914+03:00Gap notları (2)<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://mitoloji.info/images/stories/users/attalos.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" ex="true" src="http://mitoloji.info/images/stories/users/attalos.jpg" /></a></div><br />
Antalya ismi Kral Attalos'tan geliyormuş.<br />
<br />
Yaygın bir inanışa göre bundan 2 bin yıl kadar önce Bergama Kralı II. Attalos en gözde akıncılarını; “Gidin, bana bu yeryüzü üzerinde öyle bir yer bulun ki, bütün kralların, bütün hükümdarların gözü kalsın. Öyle bir yer bulun ki, hiç kimse gözünü oradan ayıramasın. Gidin bana yeryüzünün cennetini bulun.” diye göndermiş. Akıncılar, bu emirle işin zorluğunu, bir anlamda olmazlığını bile bile yola koyulmuşlar, diyar diyar dolaşmışlar. Haftalarca ve aylarca gezdikleri halde, krallarının istediği gibi bir yere bir türlü rastlayamamışlar. <br />
<br />
Ta ki, bir gün Çubuk Beli diye anılan yolu aşıp da, yeryüzü cennetinin kapıları, çamların arasından Akdeniz’in büyülü bir akşamına açılıncaya dek! <br />
<br />
Tepeleri karla kaplı Beydağları, el değmemiş ormanlarının yeşilliği, batan güneşin tutuşturduğu gümüş kıyılar ve denizin o çividi mavisi, soluklarını kesmiş Bergamalı akıncıların. Toroslardan aşağılara indikçe, dünya cenneti bir ovanın rengarenk bereketiyle sarmalanmışlar. En sonunda bugünkü Antalya kentinin bulunduğu yere geldiklerinde karşılarına çıkan eşsiz doğal güzellik karşısında cenneti nihayet bulduklarını düşünmüşler. <br />
<br />
<br />
Dörtnala kalkıp Bergama’ya dönen akıncılar kralın huzuruna varıp “Emriniz üzere cenneti bulduk!” demişler. Kral Attalos akıncılarının “Cennet” dedikleri yeri bir de kendi gözleriyle görmek istemiş. Akıncılar yine öne düşmüşler, Kral Attalos arkalarından onları izlemiş. Bugünkü Antalya’nın bulunduğu yere vardıklarında Kral Attalos da cennete geldiğini kabul etmiş ve burada derhal büyük bir kent kurulmasını emretmiş. <br />
<br />
<br />
<span style="font-family: Georgia;"><em><span style="font-size: large;">B</span></em>u doğal güzellikler içinde Bergamalılar kısa zamanda görkemli bir kent kurmuşlar ve bu kente, Kral Attalos’un adına atfen“Attaleia” adını vermişler. Sonraları bu ad sırası ile “Stelai”, “Satalya”, “Adalya” ve “Antalya” olarak değişmiş</span> <br />
<span style="font-family: Georgia;"></span> <br />
<span style="font-family: Georgia;">Kaynak; <a href="http://www.forumgercek.com/showthread.php?t=64366">http://www.forumgercek.com/showthread.php?t=64366</a></span>emilihttp://www.blogger.com/profile/06429534298795704812noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4092552014201684510.post-73928366840240218632010-10-11T15:06:00.000+03:002010-10-11T15:06:32.675+03:00Gap notları (1)<strong>Cami</strong> kelimesi, cem (toplanmak) kelimesinden geliyormuş.Bir de 4 büyük meleğin isminin baş harfleri de camiyi oluşturuyormuş.<br />
<br />
<strong>C</strong>ebrail<br />
<strong>A</strong>zrail<br />
<strong>M</strong>ikail<br />
<strong>İ</strong>srafil <br />
<br />
Cami ve mescitlerde dini bayram ve cuma günlerinde, imamın çıkıp hutbe okuduğu merdivenli yüksek kürsü <strong>minber</strong>dir.Minberin üst basamağına çıkılmazmış.Minbere çıkan imamlar (hatibler) Peygamber efendimize ve Halifelere hürmeten yukarıdan üçüncü kademenin üstüne çıkmayarak daha aşağı otururlar<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://www.divrigim.com/resimler/ulucamiiaciklama/minber.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" ex="true" height="320" src="http://www.divrigim.com/resimler/ulucamiiaciklama/minber.jpg" width="212" /></a></div>emilihttp://www.blogger.com/profile/06429534298795704812noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4092552014201684510.post-54629887093293816282010-10-07T17:49:00.000+03:002010-10-07T17:49:39.190+03:00Güneydoğu Turu<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1TnGe9RfY_hfjVYekJPjvdrKL9OryHSQjelRZuyBqw6vDZgyimUvJbV_rPRKCaT3PgOxc5KHpiAso5zi5SzcYoUDKpUxgPN_D1Ad3hc4m13fmgXZLBdUhnAoZF5SROQ4NJl2Jd1sS_Cda/s1600/hsnk.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" ex="true" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1TnGe9RfY_hfjVYekJPjvdrKL9OryHSQjelRZuyBqw6vDZgyimUvJbV_rPRKCaT3PgOxc5KHpiAso5zi5SzcYoUDKpUxgPN_D1Ad3hc4m13fmgXZLBdUhnAoZF5SROQ4NJl2Jd1sS_Cda/s320/hsnk.jpg" width="239" /></a></div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFrPGRUfG3qWbF6nnsVqurj-6kh0wgEQk-d2RGL8MD3WwYudrSkSVsVbsw7Knbp8JHh3yrOa3JcPVOCgBOixJ-3ovlGGEU_m9FmIgq5LrgTjVKbghVaM1qJwjeB6Ark68YfYZiWfiiYhvl/s1600/nemrut.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" ex="true" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFrPGRUfG3qWbF6nnsVqurj-6kh0wgEQk-d2RGL8MD3WwYudrSkSVsVbsw7Knbp8JHh3yrOa3JcPVOCgBOixJ-3ovlGGEU_m9FmIgq5LrgTjVKbghVaM1qJwjeB6Ark68YfYZiWfiiYhvl/s320/nemrut.JPG" width="320" /></a></div><br />
Güzel ülkemizin,tarih kokan,eski medeniyetlerin,dinlerin merkezi olan güneydoğu illerini gezmeye çıktım da geldim bile.Adana,Antakya,Gaziantep,Şanlıurfa,Diyarbakır,Kayseri,Malatya,Mardin,Elazığ,Adıyaman,<br />
Kahramanmaraş,Nevşehir.Görüldüğü üzere bir çok yere uğradık,evet bazılarının güneydoğuyla hiç ilgisi yok ama tur oralarada götürdü.Bu sebeple oraları da görmüş olduk.<br />
<br />
Heryer birbirinden güzeldi,bu tür gezileri sevenler için tavsiye ederim.Benim vurulduğum ve tekrar görmek istediğim yerler ; Mardin,Halfeti,Hasankeyf ve Antakya.<br />
<br />
Mardin için "gecesi gerdanlık,gündüzü seyranlık" demişler,ne de iyi etmişler.Mardin'i gecenin ışıklarında,yıldızların altında izlemek var.Taş binalar,camiler ışığında etkisiyle muhteşem gözüküyorlar.<br />
<br />
Halfeti ve Hasankeyf aynı kaderi paylaşan kader arkadaşları.İkisininde manzarasını, yüreğiniz burkularak ama doyamayarak izliyorsunuz.Halfeti'de tekne turu yaptık,enfes manzarası var.Hasankeyf'te gün batımını yakaladık.Tuz gölü,Nemrut Dağı ve Hasankeyf ,üçünde de güneşin batışını izleme lüksüne sahip oldum.Hepsinde ayrı güzel.Daha bilmediğim,görmediğim ne enfes gün batımları vardır.Ama gördüklerim de en iyilerdendi,buna eminim.emilihttp://www.blogger.com/profile/06429534298795704812noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4092552014201684510.post-80318014196518409222010-08-23T10:41:00.000+03:002010-08-23T10:41:16.738+03:0025.KareCamel sigaradaki çıplak adam resmini çoğumuz biliriz.Mutlaka bir arkadaşımız göstermiştir.Ben bunun insanın hayal gücü olduğunu düşünmüştüm hep.Bende zaman zaman karanlıkta ya da göz ucuyla gördüğüm eşyaları olmayacak şeylere benzetirim çünkü.Benim ki hayal gücüymüş ama Camel ın yaptığı tamamen bilinç altına sızmaymış.Meğerse üstümüzde oynanan ciddi oyunlar varmış.Ve daha yeni haberim oluyor bunlardan.Ne diyelim geç öğrenmek hiç öğrenmemekten iyidir.<br />
<br />
Zavallı insanların üstünde oynanan oyuna gelirsek;ismi 25.kare. İnsan beyni bilinçli olarak saniyede 24 kare algılayabiliyormuş,25.kare ise beyin tarafından algılanmıyor fakat bilinçaltında yer ediyormuş.Reklamların,filmlerin 25.karelerine verilmek istenen mesaj ekleniyormuş ve biz farkında olmadan bu mesaj bilinçaltımıza kayıt oluyormuş.<br />
Örneğin;James Vicary adlı reklamcılık uzmanı, sinema salonlarında yaptığı bir deney sonucu patlamış mısır ve kola satışlarının arttığını iddia etti. Bu deneyde film perdede oynarken, sâliselik görüntüler hâlinde gözle görülemeyen gizli kareler ve gizli mesajlarda: “patlamış mısır ye” ve “Kola iç” sloganları çıkıyordu. Seyirci bu sloganları şuurla algılayamadığı hâlde, şuuraltına hitap eden bu sloganlar neticesinde Kola satışlarının yüzde 18.1, patlamış mısır satışlarının ise yüzde 57.7 arttığı görüldü. <br />
Bunun gibi bir çok örnek var, google da 25.kare derseniz örnekleri görebilirsiniz.<br />
<br />
Ne diyelim allah bilinçaltımızı da korusun.emilihttp://www.blogger.com/profile/06429534298795704812noreply@blogger.com1